15 Şubat 2010 Pazartesi

The Private Lives of Pippa Lee


Pippa Lee, 50'lerinde iyi bir evliliği olan, mükemmel bir eş ve görünürde mutlu bir kadındır. Kendinden yaşça hayli büyük kocasının isteği doğrultusunda, New York dışında bir kasabaya yerleşirler ve bir anlamda 'emekliye' ayrılırlar.
Pippa Lee, geçmişinde yaşadığı özel olaylar ve çocukluğu arasında gidip gelirken, çok sevdiği ve ölmesinden korktuğu için üzerine titrediği kocasının kendisini en yakın arkadaşıyla aldattığını da öğrenecektir.
Pippa Lee, normal ve belki de sıradan denilebilecek kadar sakin bir hayat süren 50'lerindeki güzel bir kadının geç diyebileceğimiz bir geçmiş hesaplaşmasını konu alıyor.
İzlemediyseniz kaçırmayın.



Farklı Bir Yorum:

The Private Lives of Pippa Lee artık izlemekden bıkkınlık gelen daha ilk sahnesinde sonunu kolayca tahmin edebildiğimiz Amerikan filmlerinden oldukça farklı. Senaryosunu Rebecca Miller ‘ın yazıp yönettiği filmde oyuncu kadrosuda oldukça dikkat çekici; Daha önce başrollerde pek rastlamadığımız Robin Wright Penn sanki hep böyle bir rol beklemişçesine başarılı bir performans sergiliyor. Alan Arkin Little Miss Sunshine’den sonra yine bu filmde de ne yazık ki filmin sonunu göremeden ölüyor. Winona Ryder ise bence filmdeki en dikkat çekici oyunculuklardan birini sergileyerek ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Keanu Reeves, Julianne Moore, Monica Bellucci ise filmdeki diğer tanınmış isimler.

Filmin bende bıraktığı en önemli izlenim başından itibaren Pippa Lee’nin geçmişi ile günümüzü son derece iyi bir şekilde birleştirebilmesi. Böylece baştan klasik bir Amerikalı eş olarak gördüğümüz Pippa ancak filmin sonunda tam olarak doğrular ve yanlışları ile analiz edilebiliyor. Mükemmel dünyasını acıları ve hayal kırıkları üstüne inşa ederken aslında her geçen gün kendini tükettiğini ve her yanlışını düzeltirken daha büyük yanlışlara düştüğünü görüyoruz. Hayattaki tek doğrusu sandığı ailesinin de aslında geceleri uykusunda çılgınca mutfağı boşaltan tüm yasaklamalarına rağmen arabada sigara içen kendinden farkı yok; Dışarıdan mükemmel ama içerisi tümü ile darmadağın. Ve annesinden evi terk edecek kadar nefret ederken kızı da kendisinden savaş muhabiri olacak kadar uzaklaşmak istemesi belki de bize her yanlışın tam karşıtının doğru olmadığını gösteriyor. Sonunda çoktan ölmüş annesini olduğu gibi kabul etmeyi öğrenip de affedebildiğinde kızının da saygısını kazanması belki de tesadüf değil sadece gerçek Pippa Lee’nin ortaya çıkması.

Sonuç olarak The Private Lives of Pippa bize her gördüğümüz dünyanın göründüğü gibi değil yaşanmışların şekillendirdiği çok özel birikimler olduğunu bir daha hatırlatması açısından önemli ve izlenmesi gerekli bir film.

Everybody's fine: Bir Robert De Niro filmi


Robert De Niro'yu severim. Tüm zamanların en iyi oyuncularından biridir; komedi ya da dram farketmez onun için, o oynadığı her rolün hakkını verebilen ender oyunculardandır.